Almanya’nın En Eski Şehri Trier

For English click here.

Lüksemburg seyahatimde bir sonraki durağım Moselle Nehri kenarına kurulmuş ve Roma İmparatorluğu’ndan kalan antik miras ile turistlerin ilgisini çeken Trier şehri. Buraya Lüksemburg’tan tren ile 50 dakikada ulaşabilirsiniz. Bilet ve saat detaylarını bu linke bırakıyorum.

Trier Sokakları

Trier’in tarihi iki bin yıldan fazla bir süreye dayanıyor ve bu nedenle “Almanya’nın en eski şehri” olarak biliniyor. MÖ 4. yüzyılın sonlarında Keltler tarafından kurulan Trier, Roma yönetimi altında parlamış ve imparatorluğun en önemli şehirlerinden biri haline gelmiş. Bu dönemde, Alpler’in kuzeyindeki en büyük Roma şehir kapısı olan Porta Nigra ve bir zamanlar gladyatör oyunlarına ev sahipliği yapan Trier Amfitiyatrosu gibi antik mimarinin önemli eserleri inşa edilmiş. Şehirdeki birçok tarihi yapı UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor.

Trier’i ziyaret ettiğim gün Afrika’dan gelen çöl tozlarıyla karışık yağmur yağıyordu. Fotoğraf ve videolar biraz sepya filtreli gibi çıkmış olabilir 🙂

Trier Gezilecek Yerler

Porta Nigra: Latince “Kara Kapı” anlamına gelen M.S. 2. yüzyılda inşa edilmiş, Alpler’in kuzeyindeki en büyük Roma şehir kapısıdır. Trier gezinize buradan başlamanızı ve antik dönemdeki gibi Porta Nigra’dan geçerek merkeze yürümenizi tavsiye ederim. Porta Nigra’nın içine giriş ve üst balkonlara çıkış 4 Euro. Trier’deki diğer antik Roma kalıntılarını (Amfitiyatro, Forum ve İmparatorluk Hamamları)’nı da görmek isterseniz Antik Kart almak daha uygun olacaktır.

Karl-Marx Anıtı (Karl-Marx-Denkmal): Trier ile ilginç bir bilgi de ünlü filozof, ekonomist ve devrimci sosyalist Karl Marx’ın doğum yeri olmasıdır. Hem geçmiş hem yakın tarihin izlerini taşıyan şehirde, Marx’ı anmak için bu anıt yaptırılmış. Porta Nigra’nın yanındaki Şehir Müzesi’nin bahçesinden geçerek anıtın yanına çıkılıyor.

Hauptmarkt: Trier’in ana meydanında yıl boyu farklı etkinlikler (özellikle Noel Pazarı) düzenlenmektedir. Şehrin ana sokaklarının birleştiği meydan rengarek tarihi binalarla çevrili. Ayrıca birçok kafetarya ve restoran bu bölgede yer alıyor. Meydanın bir kenarındaki renkli barok çeşme 1595 yılında Aziz Peter adına yaptırılmış.

Sankt Georgsbrunnen: Kornmarkt’ta (Mısır Pazarı) bulunan ve şehrin sokaklarının büyüleyici atmosferine katkıda bulunan bu tarihi çeşmenin görkemli bir tasarımı var.

Café Mohr: Şehrin en eski kafelerinden biri olan işletme 1945 yılında kurulmuş. Kendi yaptıkları lezzetli pastalar ve kurabiyelerle tanınan bir mekan. Gezinizde kısa bir mola için bu kafeye uğrayın ve badem kullanarak yaptıkları geleneksel tatlıları Trier Taler’i yemeden dönmeyin.

Karl Marx Evi: Karl Marx’ın doğduğu ev bir müzeye dönüştürülmüş. Giriş ücreti 5 Euro. Açıkçası Google yorumlarını okuduktan sonra müzeyi gezme fikrinden vazgeçtim. Siz belki ziyaret ederseniz yorumlarda fikrinizi paylaşınız.

Forum Hamamları (Thermen Am Viehmarkt Trier): Dışı tamamen camekanla kaplı bu binanın iç kısmında Roma İmparatorluğu dönemine ait olan halk hamanı bulunuyor. Müze girişindeki alandan kalıntıların bir kısmı görülebiliyor. Giriş ücreti 4 Euro.

İmparatorluk Hamamları (Kaiserthermen): Bir zamanlar Roma elitleri için lüks bir hamam ve eğlence tesisi olarak hizmet veren bu komplekste kalıntılar ve tüneller arasında gezilebilir. Giriş ücreti 4 Euro. Müzenin önünde ‘Konstantin’in Ayağı’ adında kocaman bir heykel var. Bu heykel Hristiyanlığı kabul eden ilk Roma İmparatoru I.Konstantin’e ithaf edilmiş. Büyük Konstantin’in Ayasofya Müzesi’nde bir mozaiği yer alıyor.

Ren Bölgesi Müzesi (Rheinisches Landesmuseum): Roma döneminden Orta Çağ’a uzanan geniş bir eser koleksiyonuna ev sahipliği yapan bu müzede, arkeoloji, sanat ve kültürel tarih üzerine sergilere göz atabilirsiniz. Ayrıca müzenin yer aldığı sarayın bahçesinde güzel heykeller arasında bir gezinti yapabilirsiniz.

Konstantin Bazilikası: Roma İmparatoru Büyük Konstantin için bir taht salonu olarak inşa edilen bazilika şehirdeki diğer bir Roma dönemi eseridir.

Trier Aziz Petrus Katedrali: Trier’in en eski kilisesi olan Aziz Petrus Katedrali’nin tarihi M.S. 4. yüzyıla dayanıyor. Katedral ücretsiz olarak gezilebilir.

Liebfrauenkirche: Gotik mimarinin örneklerinden olan kilisenin giriş kapısındaki heykeller çok etkileyici.

Trier Amfitiyatrosu: Gladyatörlerin bir zamanlar şan için savaştığı Trier Amfitiyatrosu’n dünyanın en büyük Roma amfitiyatrolarından biridir. MS 2. yüzyılda inşa edilen tiyatro, 20.000 seyirciyi ağırlıyormuş. Amfitiyatro merkezin biraz dışında kalıyor.

Şehir Müzesi (Stadtmuseum): Antik çağlardan günümüze kadar Trier’in ve çevresindeki bölgenin tarihini ve kültürünü sergileyen bir şehir müzesidir.

Trier seyahatimde ben bol bol sokakları dolaştım, açıkçası son yıllarda müze ziyaretlerimde daha seçici olmaya başladım. Şehir açık hava müzesi gibi Roma, barok, gotik mimari örnekleri bir bir karşınıza çıkıyor. Son bir bilgi daha vereyim Trier’de Almanya’nın kullanımda olan en eski köprüsü yer alıyor. Roma Köprüsü (Römerbrücke) M.S. 2. yüzyılda inşa edilmiş ve antik mühendisliğin bir harikası olarak Moselle Nehri üstüne kurulmuştur.

Trier’de gezilecek yerleri işaretlediğim Google Harita’ya bu linkten ulaşabilirsiniz.

Şehir hakkında daha fazla bilgi almak için https://www.trier-info.de sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Bir sonraki yazıya kadar merakla kalın,

One-Day Wonder

Almanya’da günlük hayat nasıl geçiyor diye merak ediyorsanız Facebook, Instagram hesaplarımı ve YouTube kanalımı takip etmeyi unutmayın!

Almanya’nın En Eski Şehri Trier” üzerine bir yorum

Yorum bırakın