Pilsen’e gidiş günümü yerel bir ışık festivali olan Blik Blik’e denk getirdim. Şehri gezdikten sonra (bir önceki yazı) eskiden belediye otobüslerinin ikmal deposu olarak kullanılan, sonradan kültür ve sergi alanına dönüştürülen ve festivalin bir kısmının da gerçekleşeceği DEPO2015’e gittim. DEPO2015 sadece festival alanı olarak hizmet vermiyor, mekanda geleneksel ve modern üretim tezgahları bulunuyor. Girişimciler bu alanda ürünleri için tasarım sürecinden başlayarak destek alıp, üretip, sonrasında da küçük sevimli dükkanlarda satma imkanı buluyor. Son dönemde çokça duyduğumuz bu tarz kollektif yapılardan birini görmek beni epey heyecanlandırdı.

Pilsen 2015 yılında Avrupa Kültür Başkenti seçilmiş ve o dönem için hazırlanan bazı festivaller süreklilik kazanmış. Blik Blik de tam adıyla Halka Açık Alanda Işık ve Sanat Festivali (Festival of Light and Art in Public Space) bunlardan biri. İlgimi çeken bir diğeri de Pilsen ve Almanya’nın Regensburg şehirlerinde düzenlenen Treffpunkt festivali. Çek-Bavarya kültürlerini ortak bir zeminde buluşturan festival 16-19 Mayıs tarihlerinde yapılacak, yolunuz düşerse bol biralı olabilir 🙂

DEPO2015’te bir sergiyi ararken festivale katılan sanatçılardan biriyle karşılaştım. Benim için de ilginç bir deneyim ve güzel bir sohbet oldu. Kendisi Jan Jáchim, festivalin tek Pilsen’li sanatçısı. Yarattığı eserin adı Souzvon (tam karşılığı değil ama Çanlar olarak çevirebiliriz). Sergiyi görmek isteyenlerin katılımıyla anlam kazanan gösteri, başlangıçta sabit olan ışık hüzmeleri ve sesin, insanların hareket etmesiyle değişmesine dayanıyor . Bunu da yıllardır duymaya alışkın olduğu kilise çanlarından yola çıkarak ve şu soruyu sorarak tasarlamış:  Her gün senkronize olarak çalan bu çanlardan bir tanesi kuralı bozarsa ne olur?

Hava karardıktan sonra ışık gösterileri şehrin çeşitli yerlerinde başladı. Önce şehir meydanındaki gösteriyle denizin derinliklerine gittim, sonra gündüz gördüğüm binaların renkli renkli motiflere boyanmasını izledim. Her ne kadar haritalar olsa da bunlara ihtiyaç duymadan, toplu halde sokaklardaki gösterilerin birinden diğerine giden kalabalığı takip etmek ve bu devasa akışın içinde olmak çok etkileyiciydi.

Luke Jerram’ın eseri Museum of the Moon  festivalin ana sergisiydi. 7 metre yükseliğinde NASA’dan alınmış görüntülerle oluşturulan ay görseli, insanın aya inişinin 50.yılı anısına yapılmış. Eser burdan sonra İstanbul Feriye’de sergilendi.

Biraz festival havasını almak için videoyu izleyebilirsiniz,

Bir sonraki yazıya kadar merakla kalın,

One-Day Wonder

Prag’ta günlük hayat nasıl geçiyor diye merak ediyorsanız Facebook ve Instagram hesaplarımı takip etmeyi unutmayın…