Arabayla Kuzey Almanya-Danimarka-İsveç Seyahati

For English click here.

Geçtiğimiz sene İsveç’te yaşayan arkadaşlarımızı ziyaret etmek için bir tatil planlamıştık ancak nasıl gideceğimize karar verememiştik. Arabayla gitmeye karar verdikten sonra ortaya kuzey Almanya, Danimarka, İsveç’te konaklamalı 11 günlük bir seyahat planı çıktı. Bu yazıyı yazmamın amacı böyle bir seyahatin nasıl planlabileceğini detaylı olarak sizlerle paylaşmak. 2500 km yol yaptığım bu seyahatin ilk sorusunu yanıtlamakla başlayalım 🙂

İsveç ve Danimarka’da Yaz Aylarında Hava Durumu

Kuzeyde havaya hiç güven olmaz. Yaz aylarında geceleri 8-10 dereceye kadar düşebiliyor, gündüzleri de bazen 20 derece altında seyredebilir. O nedenle yanınıza mont, yağmura dayanıklı ayakkabılar ama aynı zamanda yazlık giysiler almanız gerekecektir.

Kamp Rezervasyonları

Kuzey ülkelerinde kamplar haftasonları karavanlarla doluyor. Bazı karavancılar tüm sezon boyu yer tutabiliyor. Birçok kamp alanında arabalar çadırın yanına park ediliyor ve herkesin alan numarası belirli. Bu nedenle rezervasyonlarınızı mutlaka gitmeden yaptırın.

Almanya’dan İsveç’e araçla seyahatin detaylarıyla ilgili blog yazımı bu linkten okuyabilirsiniz.

1.GÜN Flensburg

İsveç’teki arkadaşlarımıza gitmek Dortmund’tan molalarla birlikte 12-14 saat kadar sürüyor. Bu süre çok uzun geldiği için ilk gece Almanya’nın Danimarka sınırına en yakın şehir olan Flensburg’ta Campingplatz Jarplund‘da kamp yaptık. Geceliği 25 EUR olan kamp alanında gayet geniş bir çadır alanı verdiler. Çadırımızı kurduktan sonra Flensburg merkezine gittik.

Uzaktan marinayı ve koca koca martıları görünce Flensburg bana İzmir’i hatırlattı. Keşke elimde bir simit olsaydı da martılara verseydim. Beni marinada en çok etkileyen şey 19.yy’daki gibi üretilmiş klasik yatlar oldu ve bu yatlara limanda ayrı bir alan ayrılmıştı. Denizcilik tarihiyle bilinen bu şehirde sahil kenarında bir yürüyüş yapıp, denizcilik müzesini gezip, burada üretilen Flensburger birasından içebilirsiniz.

2.GÜN İsveç Lund’a Varış

Kampta sabah hızlı bir kahvaltı yapıp yola koyulduk. Yolculuğun diğer yarısını 6 saatte Danimarka üzerinden, köprülerden geçerek Lund’a varışla tamamladık. Otoyollar hafta içi rahattı, hafta sonu katar katar karavanlarla yollar biraz daha kalabalıklaşıyor. Günün kalanını arkadaşlarımızla hasret gidererek, özlediğimiz bol sohbetli rakı sofrasında bitirdik.

Danimarka’yı İsveç’e bağlayan Øresund Köprüsü
Atlılar için ayrı bir yol vardı, ilk kez böyle birşey gördüm 🙂

3.GÜN Helsingborg ve Lomma Plajı

Lund-Helsingborg arası araçla 45 dakika sürüyor. Helsingborg, Skåne bölgesinin Malmö’den sonra ikinci büyük şehri. Bir liman kenti olması nedeniyle birçok cruise gemisinin de uğrak noktası. Helsingborg’un merkezi yürüyerek rahatlıkla gezilebilir. Tarihi yapıların önünde ve sahilde benim gibi bol bol fotoğraf çeken birçok turist göreceksiniz.

Kärnan Kulesi – 1300lü yıllarda Danimarka Krallığı’nın yaptırdığı kule şehre hakim bir noktada. 35 metre yüksekliğindeki kuleye çıkılabiliyor.

Dunkers Kulturhus – Sahilde modern mimarisiyle dikkat çeken bu kültür evinde tiyatro, sergi ve müzik etkinlikleri yapılıyor.

Bunların dışında İsveç kırsal hayatını anlatan Fredriksdal Açık Hava Müzesini ve kırmızı tuğlalarıyla dikkat çeken belediye binasına (Radhuset) uğrayabilirsiniz.

Helsingborg Limanı’ndan kalkan günübirlik turlara şu linkten bakabilirsiniz. Eğer Danimarka’ya dönmek isterseniz 20 dakika süren feribotlar için bağlantı burada: https://www.forseaferries.com

Helsingborg Limanı 1899 Kaynak https://helsingborg.se/

Lomma Plajı

Acaba İsveç’te denize girebilir miyiz düşüncesiyle ve arkadaşlarımızın önerisiyle akşamüstü Lomma Plajına gittik. Uzun sahil boyunca ince beyaz kumların üstüne insanlar havlusunu serip oturmuştu. Her grup kendi müziğini çalıp ortamın keyfini çıkarıyordu. Deniz suyu sıcaklığı 20 derece civarında ve deniz çok sığ.

4.GÜN Lund

Lund çok şirin, hareketli bir üniversite şehri. 1400’lü yıllarda İskandinavya’nın en eski üniversitesi burada kurulmuş. 900 yıllık tarihi ve içindeki Astronomik Saat ile bilinen Lund Katedrali, Botanik Parkı ve Lund Üniversitesi Tarih Müzesi görülmesi gereken yerlerden.

Lund’da gezerken bir markete girdik ve üstünde pala bıyıklı bir kişinin olduğu bir yoğurt markasıyla karşılaştık. Türk yoğurdu diye satıyorlar, herhalde mesajı güçlendirmek için böyle bir fotoğraf kullanmışlar 🙂 İsveç’e gelmişken İsveç kirazının (Lingonberry) reçelini denemeden olmaz. İsveç köftesi yanında verilen bu reçeli ben de severek yiyorum. Organik olanlardan bir kavanoz seyahat sırasında bitti bile.

Lund’da Akademibokhandeln sevdiğim bir kitapçı oldu. İsveç kültürüne ve İskandinav tasarımına ait kitaplar vardı. Arkadaşlarım ”kalabalık” kelimesinin İsveççe de aynı anlamla kullanıldığını anlatmıştı. Tesadüfen kitapçıda kalabalık isimli bir kutu oyununa denk geldim.

5.GÜN Åsnens Ulusal Parkı

İsveç’in her bölgesi turistik olmadığı için seyahatten önce https://visitsweden.com/ sitesinden ülkenin güneyinde yapılacak aktivitelere bakarken bu harika ulusal park karşıma çıktı. Åsnens Ulusal Parkı 19km2 üstünde ve içinde 1000 civarı adacık var. Doğasına hiç dokunulmadığı için sürekli harika bir manzaranın içindeydik. Parkta kamp alanları ve kilometrelerce uzunlukta bisiklet rotaları var, ayrıca kano gibi su sporları yapılıyor. Ulaşım, park, turlar ve bisiklet kiralamakla ilgili tüm detaylı bilgi burada: https://visitasnen.se/en

İlk günlerin güneşli havası yerini bulutlara bıraktı bile. İsveç’in yazı böyle oluyor demek ki. Başta yazmayı unuttum bu seyahatte bize bisikletler de eşlik etti. Böyle muhteşem manzarayı bulunca arabayı bir yere park edip ulusal parkı bisikletle turladık, tamamını bitirmek için sanırım 2-3 gün gerekecektir. Bisiklet yollarının bir kısmı farklı ağaç türleriyle kaplı ormanlardan, bir kısmı da su kenarından geçiyor. Yüzde 75’i sularla kaplı parkta eskiden bir tren istasyonu varmış. Bunu hatırlatmak için bir vagonu sergiliyorlar. Parkta yeme içme alanları neredeyse hiç yok, yiyecek ve içeceklerinizi yanınıza almayı unutmayın. Bisiklet sürerken yolumuz Getnö Gård kamp alanına düştü. Bu taraflarda kamp yapmayı isterseniz aklınızın bir kenarında olsun.

6.GÜN Växjö, Teleborg, System Bolaget

Växjö

Kronoberg eyaletinin başkenti olan Växjö’da gezimiz The House of Emigrants (Göçmenler Evi) ile başladı. 1840’lı yıllardan itibaren Amerika’ya milyonlarca göç vermiş bir ülke İsveç ve bu kendi göç tarihleriyle ilgili müze yapmış olmaları oldukça önemli. Müzenin içinde göç ederken kullanılan bavullar ve içindeki eşyalar çok etkileyiciydi, böylesi sonu bilinmeyen bir yolculukta insan yanına neler almak istemez ki? Ingrid Bergman, Buzz Aldrin ve Greta Garbo’nun İsveç kökenli Amerikalılar olduklarını biliyor muydunuz? Son olarak bu konuda okuma yapmak isterseniz, Vilhelm Moberg’in (1898–1973) The Emigrants roman serisini inceleyebilirsiniz. Müzeye giriş 150 SEK (13 EUR) ve aynı biletle aşağıda anlattığım diğer iki müzeyi de görebilirsiniz.

İsveç’in Kronoberg bölgesi geçmişte ‘kristal krallığı’ olarak adlandırılıyormuş. İsveç Cam Müzesi’nde yüzyıllar öncesinden başlayarak camın nasıl işlendiği mükemmel örneklerle gösteriliyor. Tabii ki Absolut Vodka şişesini unutmamışlar 🙂

Son durak Smålands Museum’da tarih öncesi yaşama ait canlandırmalar ve çoğunlukla Kronoberg bölgesinin tarihi anlatılıyor.

Teleborg

Müzeleri gezip biraz Vaxjö merkezde soluklandıktan sonra bisikletlere atlayıp, göl manzarası eşliğinde Teleborg Kalesi’ne gidiyoruz. Mimari olarak Ortaçağ eseri sandığım bu kaleyi 1900’lerin başında varlıklı bir kont yaptırmış. Kalenin küçük ama güzel düzenlenmiş bir bahçesi var.

System Bolaget

Teleborg’tan dönüşe geçince aklımıza hakkında çok efsane duyduğumuz System Bolaget geldi. İsveç’te süpermarketlerde en fazla %3,5 oranında alkol olan içkiler satılıyor. Daha yüksek alkol oranı olan içkilerin satın alınabileceği tek yer devlet kontrollü tekel olan System Bolaget. Bu dükkanlar pazarları ve genelde akşamları 7’den sonra kapalı oluyor. İçeride aklınıza gelebilecek her türlü içki var, yoksa da sipariş verebiliyorsunuz. Normal süpermarkete girer gibi alışveriş yaptık ve farklı forumlarda yazdığı gibi kimse bize kimlik veya pasaport sormadı.

7.GÜN Älmhult ve IKEA Müzesi

İsveç gezimize IKEA ile özdeşleşen Älmhult şehrinde devam ediyoruz. Bu küçük şehirde kocaman bir göl, kamp alanı ve bisiklet yolları bulunuyor. Göl, gündoğumu ve günbatımında harika görseller sunuyor.

Günbatımı manzarası

IKEA markasının kurucusu Ingvar Kamprad 1958 yılında ilk mağazayı Älmhult’ta açmış. Bu ilk mağaza artık müze olarak hizmet veriyor. Müzede sadece IKEA tarihi değil aynı zamanda İsveç tarihi veya tasarım konularında geçici sergiler bulunuyor. Benimle birlikte gezmek için videomu izleyebilirsiniz.

8.GÜN Malmö, Kopenhag ve Danimarka’da Kamp

Malmö

İsveç’ten ayrılmadan önce ülkenin üçüncü büyük kenti olan Malmö’ye uğradık. Arabayı Malmö Kalesi’nin otoparkına parkedip, kaleyi dışarıdan gördükten sonra sokaklara daldık. Vaktiniz varsa kaledeki Malmö Müzesi ve Sanat Müzesini ziyaret edebilirsiniz. Tuğlalarla örülmüş binalar, rengarenk evlerle çok fotojenik bir şehir. Benim dikkatimi bir mağaza önündeki kalın tabanlı desenli terlikler (clogs) çekti. 19.yy’da tarlada çalışan işçilerin giydiği sağlam ve görünüşünün aksine rahat terliklermiş. Kendinize hediye almak isterseniz İsveç’te sadece clogs satan dükkanları bulabilirsiniz.

Az zamanımız olduğu için aşağıdaki yerleri gezip, bir kahve molasından sonra yola devam ettik.

Utblick / Insikt Heykeli: Tren garının karşısındaki herkesin içinde oturup fotoğraf çekildiği eliptik heykelin içinden deniz feneri görülüyor. Yanındaki Insikt heykelinden su akıyor ve burada şehrin silüeti beliriyor. Malmö sokaklarında birbirinden farklı heykeller yer alıyor.

Stortorget Meydanı: Malmö Belediye binasının önündeki meydanda Kral X. Gustav’ın heykeli var. Bu kral 1600’lü yıllarda İsveç ve Danimarka arasındaki savaşı bitirmesiyle biliniyor.

Form/Design Center: Girişi ücretsiz olan bu tasarım müzesinin bir kafesi ve mağazası var.

Lilla Torg: Çevresinde kafelerin ve oturma alanlarının olduğu şirin bir meydan.

Tarihi 3 nolu Tramvay: Yaz aylarında sadece haftasonu hizmet veren tarihi tramvayla şehri gezebilirsiniz. https://www.mss.se/

Kopenhag

50 dakikalık kısa bir yolculuktan sonra öğle yemeği için Kopenhag’a geldik. Sokakları turlayıp yerel lezzetlerin sunulduğu büyük bir pazar olan Torvehallerne’ye gittik. Biraz sağanak yağmurda ıslandıktan sonra açan güneşle kurumaya çalışarak gününson durağı için yola çıktık.

Danimarka Kamp

Akşam saatlerinde küçük yerleşimlerin içinden deniz manzarası eşliğinde geçerek Danimarka’nın Funen Adası’nda bulunan Kerteminde’ye vardık. Burası deniz kenarında şirin bir sahil kasabası. Çadırı Kerteminde Camping‘e kurduk. Kamp alanındaki iki çadırdan biriydik, malum kuzeyde herkes karavanı tercih ediyor. Kampın ortak kullanım alanları o kadar temizdi ki, mutfak sanki hiç kullanılmamış gibiydi, hayretler içinde kaldım. Bu kampın geceliği 200 DKK, yaklaşık 27 EUR.

9.GÜN Odense ve Bisiklet Turu

Geldik başkentten sonra Danimarka’nın üçüncü büyük şehrine, Andersen masallarıyla ünlü Odense’ye. İlk durak, Andersen’in yaşadığı ev olan Andersen Müzesi. Hazır güneşli havayı bulmuşken müzeye girmek yerine müzeden bir kitap alıp bahçesindeki kafeteryada oturduk. Çirkin Ördek Yavrusu, Kibritçi Kız, Kurşun Asker, Kral Çıplak gibi hepimizin hatırlayacağı masalları yazan Andersen aslında zorlu bir hayat sürmüş. Beklediği üne sonradan kavuşan Andersen’in eserleri dünyada en çok dile çevrilen kitapların arasındadır.

Odense merkezi çok büyük değil ancak her köşesinde Andersen masallarını anlatan heykeller yer alıyor. Bu masalların adlarını hatırlayınca insan bir mutlu oluyor. Heykellerin tam listesi bu bağlantıda. Şehir hakkında bir diğer ilginç bilgi ise Odense’de Türk göçmenler nüfus olarak ilk sırada, Almanya gibi buraya da yoğun bir iş gücü göçü yaşanmış. Odense merkezi tatlı şirin ama burası aslında bir sanayi kenti.

Öğlen kampa dönünce denize girmeyi denedim. Dibi kum ve tertemiz görünen deniz maalesef çok soğuktu. Etraftaki Danimarkalı teyzelerin tahminine göre 18-19 dereceydi. Benim zorlandığımı görünce yanıma gelip kendimi soğuk suya nasıl alıştırmam gerektiğini anlattılar, yöntemleri epey işe yaradı 🙂

Kerteminde Plajı

Akşamüstü gün batımını izlemek için bir saatlik bisiklet mesafesinde olan Bregnør’a doğru pedalleri çevirmeye başladık. Bisiklet yolu tamamen trafikten bağımsızdı, Danlar bu işi gerçekten çözmüş. Yol kenarındaki buğday ekili tarlalar içimizi açtı.

Dönüşte Kerteminde merkezinden geçtik. Fiyordlarda ve denizde araştırma yapan bilim merkezi ve müze olan Fjord&Bælt’e uğradık. Bir yengeç olarak fotoğraf çekilmeyi atlamadım 🙂

10.GÜN Kiel ve Elbe Nehri

Yağmur ve fırtınayla geçen geceden sonra, sabah erken kalkıp çadırı topladık ve sıkı bir kahvaltı ederek Kerteminde’ye veda ettik ve Kiel’e sürmeye başladık. Kerteminde Kiel arası 3 saat sürüyor. Yolda yine karavan konvoylarını gördük.

Kerteminde Sahili

Kiel’de bir kahve ve benzin molası için durduk. Şehir merkezini hızlıca turladık ve devasa cruise gemilerini selamlayıp bir sonraki kamp alanına gitmek üzere yola koyulduk.

Gezinin son gece kalışı Elbe nehrinin kıyısındaki Camping Land an der Elbe‘de. Diğer kamp alanlarına göre çadır bölümü şaşırtıcı derecede düzensiz olsa da çam ağaçlarının altında çadıra bir yer bulduk ve manzaranın keyfini çıkardık. Küçük çadır için geceliği 27 EUR.

11.GÜN Hamburg ve Eve Dönüş

Eve dönüş yolunda, Almanya’nın en gözde lokasyonlarından biri olan liman şehri Hamburg’a bir arkadaşımızı görmek için uğradık. Hem modern hem tarihi mimarinin bir arada olduğu Hamburg’u tam anlamıyla gezmek için en az 2 gün gerekecektir. Fotoğraf çekerken de epey vakit harcanıyor 🙂 Elbe Filarmoni Orkestrası’nın binası gerçekten etkileyiciydi. Burada bir dahaki sefere bir konser dinlemek isterim.

Son 4 saatlik yolumuz için mutlu anılarla arabaya biniyoruz. Umarım siz de bu yazıdan keyif almışsınızdır. Gezinin tamamını Google Haritalar üstünde işaretledim, bu linkten faydalanabilirsiniz.

Eve dönüş yolu

Bir sonraki yazıya kadar merakla kalın,

One-Day Wonder

Almanya’da günlük hayat nasıl geçiyor diye merak ediyorsanız Facebook, Instagram hesaplarımı ve YouTube kanalımı takip etmeyi unutmayın!

If you liked this post, you can buy me a coffee!

€3.00

Arabayla Kuzey Almanya-Danimarka-İsveç Seyahati” üzerine 2 yorum

Yorum bırakın